Avrupa’nın gündeminde Katar bağlantılı rüşvet iddiaları var. Avrupa Parlamentosu (AP) Başkan Yardımcısı Eva Kaili ile başlayan operasyon genişliyor.

Dört gündür parça parça gelen haberlere göre olayın ana hatları şöyle:

- Katar yönetimi AP’de ülkesi için olumsuz karar çıkmamasını sağlamak üzere lobi faaliyetleri yürüttü.

- Tamamen yasal görünümlü bu faaliyetlerin devamında kararları etkilemek için rüşvet ve benzer usulsüzlüklere girildi.

- Bu amaçla Yunan Başkan Yardımcısı Kaili özel şirket de kurdu.

- Rüşvetin şu ana dek saptanabilen miktarı 1 milyon Avro civarında.

Olayın özeti böyle...

***

Yukarıdaki habere bakınca kendi kendime akıldışı bir sohbete tutuştum:

- Eee... Ne var bunda?

“Ne demek ne var bunda? İşte rüşvete bulaşanı hukuk zemininde ortaya çıkarıp gereğini yapıyorlar...”

- Rüşvet bunun neresinde arkadaş? Onu anlamadım...

“Baksana işte gözaltına alınanların evinde paralar bulunmuş...”

- Yahu kardeşim koskoca Katar, lehinde karar için bir miktar para harcamış. Çok mu?

“Rüşvetin azı çoğu mu olur? Mesele paranın miktarı değil ki...”

- Hahhh, bak ne güzel söyledin. Mevzubahis itibarsa paranın miktarı mı sorulur? 1 milyon Avro Katar emirinin hançerinin sapının ucundaki incinin başını doldurmaz be... Bu ne hadsizlik. Bu ne saygısızlık...

“Anlamadım ya, ne diyorsun sen. Bir devlet itibarını yükseltmek için rüşvet verirse tam tersi olur. Alçalır...”

- Senin de alçalmaktan, yükselmekten anladığın hiçbir şey yok. Sen benim şu sorularıma cevap ver bakalım. Katar’a tutup bedava uçak mı vermişler?

“Yok artık, daha neler... Kim kime bedava uçak verir. Verdiyse mutlaka karşılığında bir şey almıştır...”

- Dikkat et başını belaya sokacaksın... Devam edeyim, Katar’a koşulları belirsiz anlaşmalarla havaalanı işletmesi mi vermişler?

“Ne diyorsun sen ya... Kafayı mı yedin?”

- Böyle saf saf konuşmaya devam edersen sen ayvayı yedin. Üstelik havaalanı sözleşmesini bir kalemde 15 yıl daha mı uzatmışlar?

“Sana Avrupa’yı sarsan rüşvet operasyonunu anlatıyoruz. Sen neler diyorsun...”

-Bu işler belki Avrupa’yı sarsar ama bizi sarsmaz. Diyelim ki sarstı kimse sallamaz. Diyelim ki sallayan oldu, sallayanı sallarlar. 

“Söylediklerin sersem etti beni...”

- Sersemsin zaten. 1 milyon Avro’yu rüşvet diye anlatmaya kalkana ne denir? Aslında bir bakıma haklısın. Rüşvetin seviyedesini düşürmek suçtur. Seviyesiz bunlar...

***

Kendimle konuşmanın sonu gelecek gibi değildi...

Ciddiyete gelirsek...

Hiçbir milleti aşağılamak hakkımız ve haddimiz değil. Ancak özelikle Ortadoğu ülkelerinde iş yapmanın, iş yürütmenin kendine has yolları var. Bunu güzel uygulayan ülkelerden biri de Katar. Avrupa havaalanlarında o ülkede tanınmış biri Katar ya da benzer ülkelerden geliyorsa özellikle sorarlar:

- Gümrüğe tabi, deklere etmeniz gereken bir eşya var mı?

Çoğunlukla 50-100 bin Avroluk saat ya da benzer “hatıralar” çıkar. 

Son operasyonun bizde yarattığı kimi sorular ise şunlar:

- AP’nin Katar’ın insan hakları ve benzer alanlardaki eksiklerini bilmemesi mümkün mü?

- Biliyorsa neden Dünya Futbol Şampiyo-nası’nın en kritik günlerinde operasyon yaptı?

- Yoksa rüşvetin büyüğü başka yerde de başka bir hesaplaşma mı var?

- Katar ve benzer ülkeler birinci kimliklerini “İslam ülkesi” olarak görüyor. Batı bütün kirli işleri neden bu ülkeler üzerinden götürüyor? 

- Ahlakı ve temizliği her şeyin üstünde tutan İslam nasıl olur da bu tür işlere örtü olarak kullanılır?

En iyisi bu soruların yanıtlarını kendi kendime konuşarak bulayım!

Yanıtınız varsa siz de yazın...